Aynı ülkenin vatandaşı, popüler edebiyatın iki güçlü kalemi Agatha Christie ve Barbara Cartland... Farklı türde yazmış olsalar da vatandaşı oldukları ülke dışında bazı ortak yönleri var. Agatha Christie, kitabevinin raflarında yerini alırken Barbara Cartland neden Agatha kadar raflarda yer bulamıyor? Cartland'ın popülariteyi öldükten sonra kaybettiğini düşünenler de yok değildir. Bizim jenerasyonumuzun büyük bir çoğunluğu belki adını bile hiç duymamıştır.
Christie ve Cartland'ın kitaplarındaki ortak nokta entrika olmalı. Kendisi için söylenen ''Polisiye Romanlar Kraliçesi'' etiketiyle Agatha Christie ve 1997 yılında dünyaya veda eden, yaşamı gibi ölümü de çok konuşulan Lady Diana'nın üvey büyükannesi Barbara Cartland, dünya üzerinde büyük üne sahip iki yazardır. Christie cinayeti; Cartland da aşkı romanlarına taşırken entrikaya da eserlerinde yer verdiler. Aşkın , ihtirasın olduğu yerde entrika da kendine yer buldu.
1920'li yıllarda Amerika'da ''Pulp'' akımı baş göstermeye başlayınca bu akım kendine geniş bir okur kitlesi bulmuş oldu. ''Ucuz'' anlamına gelen Pulp, Ucuz roman diye tabir ettiğimiz türün ta kendisidir. Bu konuda araştırma yapanlar hem kağıt kalitesinin ucuzluğu hem de klasik eserlerdeki edebi ağırlığın bu türde yer almamasından dolayı ''ucuz'' adının verildiğini ileri sürerler. Fantastik, aşk, bilim kurgu gibi çeşitleri olan ve bir solukta okunabilecek türdeki ucuz romanlar uzunca bir süre yayınlanmaya devam eder.
Ancak ''Pulp'' edebiyatı daha çok Amerika'da varlık sürdürdüğü için bu dönemde eser veren diğer ülkedeki yazarların kitaplarını ''Pulp'' kategorisinde göstermezler. Etkisi var mıdır?'' diye soracak olursak etkisinin devam ettiğini söyleyebiliriz.
O dönemde tıpkı ''Pulp'' kategorisindeki romanlara benzer okunması kolay, dili sade kitaplar dünyanın birçok yerinde varlık göstermiştir. 1920'li yıllarda ilk romanını yayınlamaya başlayan Barbara Cartland, soylu bir ailenin üyesidir. Ömrünün son zamanlarına kadar yazmaya devam etmiştir. Öyle ki 98 yaşında hayata veda eden Cartland, son kitabını 97 yaşında yazmıştır. Ailesi onun ölümünden sonra yayınlanmayan eserlerini de okuyucularla buluşturmak için çalışmalarda bulunmuştur.
Soylu ailenin bir bireyi olan Barbara Cartland, eserlerinde mekan olarak şato ve köşkleri seçer. Bu ihtişamlı mekanlarda yaşanan aşk ve entika ile iç içe geçen olaylar eserlerinin genel kurgusunu oluşturur. Yaşamı boyunca yüzlerce kitap yazan Cartland, büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşan bir okuyucu kitlesi elde etmiştir. Eserleri birçok dile çevrilmiştir.
Ülkemizde de bir Barbara Cartland okuyucu kitlesi oluşmuştur. Öyle ki yazdığı eserlerin birçoğu sinemaya uyarlanan Kerime Nadir'in hayran kitlesi Cartland kitaplarını da alternatif olarak seçmiş ve evlerindeki kitaplıkta Cartland'a yer vermişlerdir.
Cartland profesyonel yazarlığa 1923'te başlar ve yazarlığının üçüncü yılında bir meslektaşı günlerce ortadan kaybolur. Ortaya çıktığında ise gayet soğukkanlı bir biçimde yaşamına devam eder. Bu konuyla ilgili ortalıkta birçok iddia döner. Cartland'ın bu meslektaşı, 1920 yılında yazın hayatına başlamış ve o günden bu günlere kadar tüm dünyada oldukça geniş bir okuyucu kitlesi elde etmiş olan Agatha Christie'dir.
Agatha'nın ikinci eşi Max Mallowan bir arkeolog idi. Christie, eşinin bu mesleğine son derece meraklı ve bir o kadar da ilgiliydi. Arkeolojik kazılarda eşine asistanlık yapan Agatha Christie, son derece özveriyle çalışıyor, bir yandan da yazılarını yazmaya devam ediyordu. Bu yer aldığı kazılar, ona birçok eseri için ilham kaynağı olmuştu.
Bugün kitabevlerinin polisiye raflarında kendine genişçe bir yer bulan Agatha Christie kitapları, dünyada birçok dile çevrilmiş olup Agatha'ya ''Polisiye Romanlar Kraliçesi'' unvanını da kazandırmıştır. Agatha Christie'nin birçok romanında ''Hercule Poirot'' ve ''Miss Marple'' adında yarattığı iki karakter ayrı ayrı yer alır. Bu iki karakter Christie denince akla gelen dedektif karakterlerdir.
Agatha Christie polisiye edebiyatına birçok eser kazandırmış bir kalemdir. Polisiye ve gerilim seven birçok okur Agatha Christie'nin eserlerini severek okuduğunu söyler. Üretken kalemiyle eserlerine yenilerini ekler. Sadece yazın hayatında değil, gündelik hayatında da bir gizem daha ekler.
Agatha Christie, 1926 ile 1932 yılları arasında İstanbul'da Pera Palas adlı meşhur otelin 411 numaralı odasında kalır. Christie'nin kült eserleri arasında yer alan ''Doğu Ekspresinde Cinayet'' adlı romanını da bu odada kaleme almıştır. Sadece kitabı değil, filmi de başarıya ulaşır. Agatha Christie, İstanbul'a geldiğinde günlerce ortadan kaybolur. Tam bir gizem ve sır dolu bu hikaye yıllardır gündemde yer alır. Otel odasında bulunan bir anahtar da dünyanın çalkalandığı bu gizemin bir parçası olarak kalır.
Kraliyet ailesinin sevdiği iki yazar Christie ve Cartland, yıllarca birçok okuyucuya hitap eden yazarlar olarak kütüphanelerde yer almış, yazmak isteyenlere de ilham olmuştur. Günümüzde Christie'nin kitaplarına ulaşmak kolayken, Cartland'ın eserlerinin bir kısmına, belki daha da azına ulaşabiliyoruz. Belki online mağazalarda, belki de sahaflarda.